7 Nisan 1996… Takvimler sıradan bir pazar gecesini gösteriyordu ama Bingöl’ün Genç ilçesi kırsalında sıradan hiçbir şey yoktu. Sönmeyen bir ateş, yüreklere düşecek bir yangın yakındı.
Piyade Komando Asteğmen Sunay Civan, Bulgaristan Haskova doğumlu bir Türk evladıydı. 1970 yılında, bir avuç toprağın hayaliyle doğmuş, yıllar sonra o toprağın tam da bağrında, kanını en kutsal rengiyle akıtacaktı. Henüz 26 yaşında, komutasındaki 28 kişilik timle birlikte, uzun süredir sessiz kalan bir coğrafyada görev başındaydı.Tim, Saggoze Köyü kırsalında konumlanmıştı. Sessizlik, dağların sırrı gibiydi ama bir şeylerin yaklaşmakta olduğu hissediliyordu. Gece çöktü, ay gökyüzünde şahitliğe oturdu. Ve hain pusular karanlığın içinden sızmaya başladı.
Terörist unsurlar, çevre emniyet noktalarına sinsice yaklaşmıştı. Ancak timden yükselen ilk kurşun, karanlığı deldi. Sessizliği, onurlu bir direnişin sesi bastırdı. Çatışma başladı… Saatler sürdü. Ateşin, barutun ve haykırışların yankılandığı dağlar artık tanıktı bir destanın doğuşuna.
Asteğmen Sunay Civan telsize ulaştı. Son mesajı yürek yakan, gurur dolu bir cümleydi:
“Timimin tamamı şehit düştü. Sadece ben ve üç askerim kaldık. Son mermimize kadar savaşıyoruz.”
O mermiler de bitti. Ve geriye sadece imanla bilenmiş kasaturalar kaldı.
Dört yürekli Türk askeri, gözünü kırpmadan dalgalar halinde gelen teröristlere karşı vuruşmaya devam etti. Onlardan sadece ikisi, ağır yaralı olarak bulunduğunda sabah olmuştu. Ve Sunay Asteğmen… cansız bedeni oradaydı… Ama silahı hâlâ elindeydi. Ne düşmüştü yere, ne de alınabilmişti.
Silahı, ancak morgda alınabildi elinden. Kimi “kas kasılması” dedi, kimi “refleks.” Ama gerçekte bu, bir askerin vatanı bırakmayan son direnişiydi.
Onlarca şehidin kanıyla sulanan topraklarda, aynı gün yapılan hava harekâtlarında 91 terörist etkisiz hale getirildi. Düşman, ağır bir darbe almıştı. Ama bize düşen, gözyaşı kadar gurur, yas kadar minnetti.
Annesinin sesi çınladı yıllar sonra bir röportajda:
“Benim oğlum hiçbir şeyden yılmadı. Canını vermekten de yılmadı. Ama o görevden çıkamadı yavrum…”
Sunay Civan, silahını bırakmayan şehit olarak geçti askerî camiaya.
Silahını hastanede morgda kimse alamayınca, komutanı gelip "asker, görev bitti. silahını bırak" deyince silahını bırakmış bir komutan...
Onun hikâyesi, sadece bir kahramanlık öyküsü değil, bir yemin, bir sadakat ve bir teslimiyet hikâyesidir.
Şimdi o, o mübarek kanını akıttığı vatan toprağında, peygamberlere komşu, şehitlik makamında...
Ruhun şad olsun, Sunay Asteğmen.
Senin silahın düştü belki sonunda, ama bıraktığın emanet hâlâ dimdik ayakta.
Vesselam...