ALTIN
 3.043,36
DOLAR
 35,4900
STERLİN
43,1978
EURO
 36,2820

Malatya’da TOKİ’nin yükselen binaları birer umut sembolü gibi duruyor uzaktan. Depremin ardından yıkılan hayallerin yeniden inşa edildiği yerler... Ama o şantiyelerde bir şey daha yükseliyor: Alevler. Ve her yangında bir şey daha çöküyor: Umut.
Son zamanlarda art arda çıkan konteyner yangınları, sadece birkaç barakanın kül olması meselesi değil.

Bu yangınlar, gözümüzün içine baka baka alınmayan önlemlerin, görmezden gelinen hayatların ve “ne olacak canım”cılığın sessiz çığlığı. Şantiyede kalan işçiler, sanki geçici bir dünya yaratmış gibi yaşıyorlar: Elektrik tesisatları alelacele döşenmiş, yangın tüpleri ya eksik ya boş, acil çıkış planı desen kağıt üzerinde bile yok.
Şantiye mi burası, kaderine terk edilmiş bir hayalet kamp mı, ayırt etmek zor.
Aslında herkes biliyor bu yangınların neden çıktığını. Herkes farkında bu ihmalkârlığın nelere mal olduğunu. Ama kimse gerçekten bir şey yapmıyor. Yangın çıktığında herkes kamerayı açıyor ama öncesinde kimse kapıyı çalmıyor: “Bu insanlar güvenli mi?” diye soran yok.
Yangın çıkınca haber olur, birkaç yetkili kameraların karşısına geçer, klasik cümleler kurulur: “Soruşturma başlatıldı”, “Yangının çıkış sebebi araştırılıyor.” Peki öncesinde neden kimse "Önlem aldık" demiyor?
İnşaat yükseliyor evet, ama insanlık çökerken hangi bina sağlam kalabilir?


Artık mesele sadece binaların sağlamlığı değil; bizlerin vicdanının ne kadar ayakta kaldığı. Çünkü yanıp kül olan sadece konteyner değil, görmezden geldiğimiz her şeyin bir faturası oluyor bu hayatta. Ve o fatura, bir gün hepimizin kapısını çalıyor...

 

Vesselam...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.